MENÜ

Mehmet Demirkol yazıyor

16 kişi... 3 kulüp başkanı... 3 asbaşkan... 4 futbolcu... 2 teknik direktör... 1 menacer... Federasyon görevlisi... Toplam 27 yıl 9 ay hapis cezası...

Mehmet Demirkol yazıyor

16 kişi...
3 kulüp başkanı...
3 asbaşkan...
4 futbolcu...
2 teknik direktör...
1 menacer...
Federasyon görevlisi...
Toplam 27 yıl 9 ay hapis cezası...
2 milyonu aşan para cezası...
Yöneticilikten ve seyirden tedbirli olmayan yasaklama...
Bu cezalar 6222 yürürlüğe girdikten sonraki maçlar için sadece...

Temyiz ve Yargıtay yolu açık kuşkusuz...
Ben hukukçu değilim. Sporseverim.
Yorum değil, sadece toplama yapıyorum.
Siz de tarafınızı ve yorumu bir kenara bırakın.
Ve şöyle düşünün sadece:

Misal böyle bir dava Macaristan’da görülse ve sonuçlansaydı.

Bu kararlar çıksaydı, Macaristan futbolu hakkında ne düşünürdünüz?

İspanya’nın ilacı yok
Şampiyonada ideoloji takımları vardı.

Yeni Almancılar ‘hızlı dikine ve geniş hücumla iş bitirme’ düsturuyla yine iş başındaydı. Belki gençliklerinden yine kaybettiler.

‘Neo-total İspanya’ ise topa hep sahip olma, kaptırınca anında basma anafikriyle sivrildi.
Bir de ortaya bir pratik zeka koyup belki geçici ama etkili çözüm oluşturanlar vardı.
2010’da kendi buluşunu İspanya’ya kaptıran Hollanda’nın bu yola sapıp kupanın sapından döndüğünü gördük.

2012’de Prandelli bunu adeta sanata dönüştürdü. Pirlo, Cassano ve Buffon’dan aldığı, Balotelli’ye verdiği güvenle... Müthiş esnek bir komutanlık örneği gösterdi.

İlk maçta İspanya’ya karşı üçlü savunmayla oynadı. Çünkü rakibin kanat savunmacılarının Barça oyunu
için yeterli olmadığını biliyordu. Oyunu dar alana sıkıştırdı. Orada da rakibin Villa’sı yoktu. İberiklerin etkinliklerini çok azlattılar.

Almanya’ya karşı ise maçın neredeyse yarısında kalabalık bir şekilde rakip sahada baskı yapıp, Almanya’nın hazırlık paslarına izin vermedi İtalya. Almanlar 4’üncü vitese çıktığında onları tutamazlardı. Daha 2. vitesde ayarlarını bozdular.

Prandelli başta iyi bir stratejistlik örneği verdi. Esnekti...

Dünyanın iki büyük futbol ordusunu sokak savaşıyla yendi.

Ama büyük savaşı kaybetti. Finalde neden Almanya planını İspanya’ya karşı uygulamaya çalıştığını anlamak zor. Önde basma çabası rakibin kanat savunmacılarını, daha çok Alba’yı ilk kez bu kadar etkili bir şekilde oyuna sokmasına neden oldu. Dikine savunmayı delmelerine de. Halbuki De Rossi’yi libero olarak kullandığında Fabregas’ı büyük ölçüde engellemişlerdi.

Sakatlıklar, Buffon’un standardının çok altında kalması... Hücumda dökülmeleri, Pirlo’yu Xavi’nin baskısından kurtaramama gibi sorunlar da cabası.

Ancak asıl önemlisi İspanya’nın bu açıkları değerlendirecek oyun süratine çıkabilmesini sağlayan konsantrasyonuydu.

Sonuç olarak gördük ki, İspanya’nın oyun zenginliğini, pas ideolojisini milli takımlar seviyesinde durduracak bir ilaç yok hala.

Ve sanırım bu durum en az 2 büyük turnuva daha devam edecek gibi.

Yani ideoloji kazandı.

Sadece futbolu bilen
Ülkedeki temel sorunların en önemlilerinden biri, az altyapı kadar başımızı ağrıtan dert, futbol terminolojisi.
Birimizin sahadaki futbolu tanımlamak için söylediği bir kelime diğerinin beyninde kast edilen etkiyi yapmıyor.

En basit örneği forvet meselesidir.

Misal Samet Aybaba’nın ilk röportajında verdiği “Büyük takımlar tek forvetle oynamaz” önermesi.
Hoca burada kuşkusuz forvetten değil, santrfordan bahsediyor. Yoksa dünyada hemen hiçbir takım tek forvetle oynamaz. Ama santrforsuz oynayan vardır. En yakın örnek Fabregaslı İspanya... Del Bosque takımını santrfsorsuz oynattığında dahi 3 forvet oyuncusuyla sahaya sürdü çoğu zaman (Iniesta-Silva-Fabregas)

Öte yandan İtalya ise forvetsiz ama iki santrforla oynadı hep.

En basitinden şu forvet-santrfor ayrımında hem fikir olmadığımız sürece mevzuyu tartışmak mümkün olmayacak.

Herkes belli bir dil bilgisi ve kelime hazinesine hakim olmadan ne hikaye yazılır, ne de strateji oluşturulur ne de felsefe yapılır.

Çünkü Arjantinli efsane teknik direktör Menotti’nin anlatımıyla: “Sadece futboldan anlayan futboldan da anlamaz.” (Tanıl Bora’ya saygılar)

Yalçın Çetin
Futbol basit bir oyundur. Zor olan onu basit oynamaktır demiş ya Cruyff!

Sanırım maç anlatımı da öyle. 35 yıldır maç dinliyor ve izliyorum. Halit Kıvanç efsanesi, İlker Yasin ekolü, Ercan Taner fenomeni, Levent Özçelik klası, Kosova-Karacan-Onay akımı... Gerçek sanatçılar gördük.
Bu şampiyona da yıllardır hak ettiği değeri bulamadığını düşündüğüm bir büyük yıldızı yeniden parlattı. Belki de uzun süredir her şampiyonayı yerinden izleyip onu dinleme imkanı bulamadığımdan bu kadar heyecanlandım.

Yalçın Çetin, “Müthiş bir sakinlikle bir maçın heyecanı nasıl aktarılır?” işte bunun örneğini verdi. Olağanüstü bir ses, bir o kadar iyi bir Türkçe. Şahane bir dramatik anlatım. Her ne kadar yan etkenler zaman zaman dengesini bozsa da hep toparlamayı bildi.

Özetle, “Maç anlatımı basittir. Ama zor olan maçı basit bir mükemmellikte anlatmaktır.” dersini verdi. Kuşkusuz Şampiyona’nın yıldızlarından biri de o...

Yalçın Çetin’in hakkını biraz geç de olsa vermeli artık.

O gençler için yeni bir TRT ustalığı dersi.

Haberin Devamı
YORUM YAZ