MENÜ

Peri masalı

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Sokulurdu usulca,
Dinlerdim hem gözlerim hem kulaklarım ile.
Çünkü anlattıklarına mimikleri can verir,
Gecenin karanlığı onun yüzüne vuran minik masa lambam ile aydınlanırdı.
Hiç kapanmazdı o minik ışık.
Masal biter uyuduğumu zanneden anneannem usulca çıkardı odadan.
İşte o an başlardı düşlerin yolculuğu.
Hiç oyuncu olmaz hep anlatıcı olur maçlara sözüm ile ortak olurdum.
En çok Liverpool'a gol attırırdım.
Bugün ne o lambalar, ne gece masalları kaldı sanki.
Her şey göz önünde.
Geceyi telefonların ışığı aydınlatıyor.
Sessizliğine Youtube'dan dökülen nameler damga vuruyor.
Ve hayaller sanki artık hep hayal.
Ama değil.
İngiltere de bir takım düşlerin başlaması gerektiğini anlattı.
Düş kuranlara ses oldu.
Sessiz dünyalarında ses,
Işıkların vurduğu suratlarda gerçeğin şekli oldu.
Leicester City bu.
Geçen yılın şampiyonu.
Bu yıl küme düşmemeye oynayan bir takım.
Geçen yıl bunu söyleyen takımı şampiyon yapan hocaları ile 2 hafta önce yolları ayıran ekip.
İnanmışlar ile devam diyen,
İnanmamışları yolda bırakan.
Dün yine onların gecesiydi.
Masalın yüze vurduğu eski anlatıcı kendi masallarının gerçeğe dönüşmesine şans deyince yollar ayrıldı.
Yeni masallar hep sayfalarda kalmasın diyen bir isim ile yolculuk başladı.
Çünkü masalların diyarından gelen bir başkanları var.
İsmi çok zor. Srivaddhanaprabha .
Taylandlı.
2011 şubat ayında aldığı kulübü oğlu ile dev bir marka yaptı.
Çin kökenli.
3 milyar dolarlık kişisel serveti ile çok zengin.
Takım için yeni masallar yaratacak güçte.
Bunun için çok arzulu.
Ve cesur.
Takımı C.Ranieri gidince onun yardımcısına emanet edecek kadar.
Belki yazsa yazsa bizim hikayeyi o yazadı diye düşündü.
Çünkü takımı ; Craig Robert Shakespeare emanet etti.
O da önce ligde başarılı sonuçların hikayesini yazdı,
Sonra şampiyonlar ligine el attı.
Soyunma odasında atasından bir replik çaktı oyunculara.
HAYDİ ÇIKIN VE OYNAYIN "BU OLMAK YADA OLMAMAK MAÇI."

Sonra neler oldu:
İlk maçı Sevilla 2-1 kazanmıştı.
Leicester City'nin sahaya sürdüğü 11: Schmeichel, Simpson, Huth, Morgan, Fuchs, Mahrez, Drinkwater, Ndidi, Albrighton, Vardy ve Okazaki şeklindeydi.
Ranieri'nin ayrılmasıyla ligde tırmanışa geçen Leicester, Sevilla karşısında da iyi bir oyunla başladı.
27. dakikada serbest vuruştan gelen topa ceza sahasında dokunan Morgan, ev sahibi takımı 1-0 öne geçirdi.
Peri masalı devam ediyordu. Lakin masal bitebilirdi.

53'te Sevilla'dan Escudero'nun şutu direkten döndü. Belki de maçın kaderini belirleyen pozisyon oldu.
Ama her masalın bir kahramanı vardır.
1 dakika sonra Albrighton farkı 2'ye çıkaran golü kaydetti.
O kahramanımıydı. Hayır değil. Henüz beyaz saçlı pardon sarı saçlı renkli gözlü prens gelmemişti.
İyi çocuklar ve kötüler ayrıldı.
74'te Samir Nasri, Vardy ile itişti. Nasri kafa atınca ikinci sarı kartını gördü ve oyundan atıldı.
Ve masal bitti denen an yaşandı.
78'de Sevilla, kaleci Schmeichel'ın müdahalesiyle penaltı kazandı.
Shakespeare masal değil dram yazar diyen taraftar için o an anlatılmazdı.
53 yaşındaki teknik adam atalarına kızgınmıdı bilinmez lakin hayatta akla gelen büyük bir takımda oynamayan ve asla üst düzey bir takımda yardımcı olarak bile görev almayan bu isim için kabus başlayacaktı.
Lakin işte o kahraman burada ortaya çıktı.
Babasının masalları nasıl gerçeğe dönüştürdüğünü bilen,
Babasının izinden giden,
Maykıl'ın oğlu için rüştünü ispat zamanıydı.
Geçen yıl etmişti ama hala babasının gölgesi vardı.
Hani Ümit abinin bütün Maykıllar gelse o goller çıkmazdı diyerek Galatasaray-M.United maçına nazire yaptığı babasının durumuna düşmeyecekti.
Haykırdı,
Tüm Sevilla gelsin…
Geldi de, tüm Sevilla arkasında topa vurdu N'Zonzi ve vuruşunu Schmeichel kurtardı.
Artık onu tarih Maykıl'ın oğlu değil Leicester kahramanı Casper diye yazacak.
Ve sevimli hayalet ile yazılan bu masal hiç unutulmayacak.
Çeyrek finalde yeni masallara.

YORUM YAZ