MENÜ

Çocuktan al haberi!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Genç adam, dergi almak için gazete bayiine gider. Derginin yanında duran kitap ilgisini çeker ve onu da alır. Eve geldiğinde dergiyi bir kenara bırakıp, kitabı okumaya başlar. Bir solukta bitirir kitabı. Kitapta yazan şey, aslında kendisidir. Her cümlede kendini görür; her cümle, hayatıyla birebir örtüşmektedir. Kitabın yazarına mail atar ve beğenisini sunar.
İkisi arasında yazışmalar başlar ve durum bir yazar-okur ilişkisinden çıkıp, platonik bir aşta dönüşür. Artık her ikisi de ‘ruh ikizi’ olduklarına inanmaktadır. Adam dayanamaz ve romanın yazarı olan kadına “Buluşmak isterim” der. Sözleşirler, kadın, belirledikleri yeri söyler ve yakasında gül olacağını ifade eder. Adam buluşma noktasına gider; iki banktan birinde yaşlı, tonton bir nine vardır. Diğerinde ise genç, çekici ve çok güzel bir kadın... İkisini de yandan görmektedir ve çekici kadını düşünerek içinden dua eder: “Ne olur, o sen ol!”
Biraz daha yaklaştığında görür ki, yakasında gül olan, tonton ninedir. Durur ve düşünür: Bir yanda genç, alımlı ve harika bir kadın, fakat onu hiç tanımıyor. Diğer tarafta ise yaşlı, tonton bir nine, fakat onun ‘ruh ikizi’! Seçimini yapar ve ‘ruh ikizi’ne, yani tonton nineye gider; “Merhabalar, siz ‘ruh ikizim’ olmalısınız...”
Tonton nine cevap verir: “Evladım, ben O değilim. Karşımda oturan şu genç bayan var ya... Bunun kendisini için çok önemli bir sınav olduğunu söyledi ve gülü birkaç dakikalığına takmamı istedi!”

Büyük şok yaşar genç adam önce... Sonra sınavdan başarıyla ayrıldığını anlar, ‘ruh ikizi’nin yanına gider.

Galatasaray-Beşiktaş derbisi öncesinde, futbolcularla birlikte sahaya çıkan o çocuklar var ya... Hepsi Sarı-Kırmızı forma giymişlerdi hani... İçlerinden bir kız çocuğu, kameraman kendisini çekerken kameraya yaklaşıp “Şampiyon Beşiktaş” diyordu ya... Onu gördüğümde aklıma geldi yukarıdaki hikaye...

Bizler, hepimiz... Çocuklarımızı da ‘kendimiz’ gibi büyütmek isteriz hep... Onlara kendi hayatlarını yaşama iznini vermeyiz. Bizim gibi giyinmeliler, bizim gibi yemeli ve içmeliler. Siyasi görüşleri de bizim gibi olmalı, tuttukları takım da bizim tuttuğumuz takım...
Biz, bizden öncekilerden böyle görmüştük. Şimdi de bizden sonrakilerin, bizim gibi olmalarını istiyoruz. Oysa ki, her insanın bu dünyada başka bir hikayesi olmalı. Hayat, böyle güzelleşir.
Düşünsenize; aynı romanı kaç kez aynı heyecanla okuyabilirsiniz!
Aynı filmi kaç kez, aynı merakla izleyebilirsiniz!
Hayatı yaşamaya değer kılan, aslında gelecekte bizi bekleyen meçhul değil mi zaten...
Galatasaray formalı o küçük kız, “Şampiyon Beşiktaş” diyordu soyunma odası koridorlarında... Açın, videosunu izleyin. O kız bunu söylerken; üzerinde Galatasaray forması olan diğer çocuklar da sadece gülüyordu. Ne bir öfke, ne bir sataşma... Gülüyorlardı sadece...

O çocukları, bizim gibi büyütmek için çabalamazsak... O çocuklar, ‘ruh ikizleri’ni kendi iradeleriyle bulabilseler... İşte o zaman bitecek kavgalar, dövüşler...
Kanuna falan da gerek kalmayacak, tribündeki terörü bitirmek için işte o zaman...

Keşke o çocuklar hiç büyümeseler... Ya da biz izin versek de, hep öyle kalabilseler...

YORUM YAZ